Konu A: Koruyucu Aileye Yerleştirilen Çocukta Güven Temelli Grup Oluşturamama Eksikliği

Bugünün odak noktası neden önemlidir?
Koruyucu aileye yerleştirilen çocuklar sadece ebeveynlerinden ayrılma duygusunu deneyimlemezler. Bunun yanında sıklıkla koruyucu annelerden ayrılma ve yeniden yerleştirilme durumlarını da deneyimleyebilirler. Ayrıca, koruyucu aileler arasında olan ya da gözaltına alınma gibi yasal çatışmalar, aile içi tartışmalar veya kurum ve koruyucu aile arasındaki anlaşmazlıkları deneyimleyebilirler. Koruyucu aileye yerleştirilmeden önce günde üç kere değişen bakıcı annelerin bulunduğu ve bazen bir grup çocukla çalışırken bazen de diğer bir grupla çalışan personelin bulunduğu kurumlarda yaşamış olabilirler.


Uzun süreli güven temeli modelinden yoksun koruyucu annelerin sorumluluğunda olan çocuklar, bu duruma yetersiz bağlanma davranışı geliştirerek tepki verirler (9. oturumda öğrenildiği gibi: çekingen, kararsız ya da düzensiz bağlanma davranışı). Yaşamlarının diğer dönemlerinde ise bağlanma ya da sosyal sorumluluğun olmadığı sinirli ya da kısa dönemli ilişkiler kurmak gibi genel olarak yetersiz sosyal davranışlar kurarak cevap verirler.


Çocukların bu türlü geçmiş yaşantıları nedeniyle, kurum ya da koruyucu aile, iyi işleyen bir ailede olduğu gibi çocuğun diğerleri tarafından değer gördüğü ve bağlanıldığı duygusunu ona verecek şekilde tasarlanan bir sosyal yaşamı çocuğa sunmalıdır.

KORUYUCU AİLEYE YERLEŞTİRİLEN ÇOCUKLAR ÜZERİNE GERÇEKLEŞTİRİLEN UYGULAMA NEDİR?


Koruyucu ailelerde ve kurumlarda büyüyen gençler üzerine yapılan çalışmalarda, onların genellikle özsaygı eksikliği ve reddedilme duygusu yaşadığı, kendilerini evsiz avareler gibi hissettikleri ve yerleştirildikleri yerlerdeki kimselerin onların duygularını önemsemediğini düşündükleri, bir yere ait olma duygusuna özlem duydukları ve ebeveynlerini ya da diğer bağlandıkları önemli kişileri kaybetme gibi düşüncelere sahip oldukları görülmektedir.


Koruyucu aileye yerleştirildikten sonra tıpkı ailedeki diğer yetişkinler gibi iyi bir yaşam geçiren çocuklar, yaşadıkları hakkında aşağıdaki iki boyutu tanımlamaktadırlar:

  • Koruyucu anne onların hayatıyla ilgilendi ve onların kendilerine bağlanmalarına izin verdi.
  • Güçlü sosyal kimliği olan bir grupla beraber yaşadılar.



Bir Örnek:

Danimarka’nın bir önceki başbakanı Anker Jørgensen’nın ailesi o 5 yaşındayken vefat etmiş ve kendisi de bu başarılı yaşamını ve kariyerini teyzesinin onun ebeveynliğini üstlenmesi ve yaşadıklarının çok güçlü bir sosyal kimliği olması ve bu kimliğin onu bu kurumun değerli bir üyesi olarak hissetmesini sağlamasına borçlu olduğunu açıklamıştır.


Bebekler ve küçük çocuklarda gün içerisindeki ya da hafta içerisinde yaşadıkları ayrılıklar, sosyal gelişim ve bağlanma sistemleri açısından özellikle tehlikelidir. Okul öncesi ve daha büyük çocuklar, bir ya da iki koruyucu aile kişisiyle düzenli bir kişisel ilişki içerisinde olma ihtiyacı duyarlar.
Belirli yetişkin koruyucu anneyle kurulan güçlü ilişki birçok koruyucu aile kişisiyle kurulan ilişkiden daha önemlidir.